Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarında bedeller arasındaki oransızlık muvazaayı kanıtlar mı?
- Hasan Can Uca
- 24 Oca 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Şub
Muris Muvazaası Nedir?
Muris muvazaası, miras hukuku kapsamında sıkça karşılaşılan bir uyuşmazlık olup, Yargıtay içtihatlarıyla şekillenen önemli bir hukuki kavramdır. Türk hukukunda açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte, muris muvazaası, mirasbırakanın (muris) malvarlığını mirasçılarından kaçırmak amacıyla üçüncü bir kişiye devretmesi ve bu işlemin mirasçıların miras haklarını ihlal edecek nitelikte olması durumunu ifade eder.
Muris muvazaası çoğunlukla satış gibi gösterilen bağış işlemleriyle gerçekleşir. Bu tür hukuka aykırı devirler, mirasçıların saklı paylarını ve miras hakkını zedelediği için hukuki uyuşmazlıklara yol açmaktadır. Miras hukukunda, mirasçılar muris muvazaasına dayanarak tapu iptal ve tescil davası açarak haklarını arayabilirler.
Muris muvazaasına ilişkin Yargıtay kararları, muvazaanın tespitinde murisin gerçek iradesi, ekonomik ve sosyal durumu, işlem taraflarının arasındaki ilişki gibi çeşitli unsurların dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Hukuki destek alarak miras hakkınızı korumak için muris muvazaası davası sürecine ilişkin detaylı bilgi edinmek büyük önem taşımaktadır.
Bu kapsamda Muris sağlığında paylaştırma yapmışsa mirastan mal kaçırma sebebiyle muris muvazaası davası açılabilir mi?, Muris Muvazaası Davalarında Dava Değeri, Murisin kendisine bakan çocuğuna taşınmaz devretmesi halinde mirastan mal kaçırma iradesi var mıdır?, Mirasbırakanın şirket hisselerinin tamamını tek mirasçısına devretmesi halinde devrin iptali mümkün müdür?, Murisin hastalığında kendisine bakan kişiye taşınmaz devretmesi halinde açılan muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil davası kabul edilir mi? yazılarımızı da okuyabilirsiniz.
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarında bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağına ilişkin Yargıtay Kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/17553 E., 2018/13540 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan kardeşleri ...’ın maliki olduğu 25 parsel sayılı taşınmazdaki (8) nolu bağımsız bölümün ½ payını eşi olan davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücü bulunmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığı satın aldığını, dava konusu taşınmazın miras bırakan ve tarafından ortak alındığını ve mirasbırakanın isteği üzerine, taşınmazın tamamının mirasbırakan adına tapuya tescil edildiğini, murisin mal kaçırma iradesinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunmadığı, temlik işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 14.09.2013 tarihinde çocuksuz olarak ölümü ile geride mirasçı olarak davalı eşi ... ile davacı kardeşlerinin kaldığı, çekişme konusu (8) numaralı bağımsız bölüm mirasbırakan adına kayıtlı iken ½ payını eşi olan davalıya 14.08.2013 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nun 190/1 maddesi gereğince ‘’İspat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.’’ Yine Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereği ‘’Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlüdür.’’
Somut olayda; davacı tanık bildirmeyeceğini ifade etmiş, nitekim tanık da bildirmemiş, davalı tanıkları ise temlikin muvazaalı olmadığını beyan etmişlerdir. Dolayısıyla, muvazaa iddiası davacılar tarafından kanıtlanmış değildir. Bedeller arasındaki oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Comentários